MaraÅŸ depremleri sonrası AFAD’ın Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı’nın STK’ların yetkilileri uyaran raporlarının olduÄŸu görüldü. AFAD’ın 2019’da Pazarcık merkezli bir tatbikat bile gerçekleÅŸtirdiÄŸi ortaya çıktı. Ancak ortaya çıkan raporlar bölgede bir depremin gelmekte olduÄŸunun bilindiÄŸini ancak kimsenin harekete geçmediÄŸini gösterdi. Gelinen aÅŸamada yaklaşık 36 bin insanın öldüğü afetin bağıra bağıra geldiÄŸi ve çürük yapıların da bilinmesine raÄŸmen imar aflarıyla ruhsatlandırıldığı ortaya çıktı.
KahramanmaraÅŸ merkezli depremlerin ardından toplumda bir yandan büyük bir üzüntü yaÅŸanırken, Türkiye’nin diÄŸer deprem bölgelerinde yaÅŸayanlar için oturdukları binaların saÄŸlamlığı ile ilgili endiÅŸeler de ön plana çıktı.
Peki özellikle Türkiye’de deprem bölgelerinde yaÅŸayanlar konutlarının ya da iÅŸyerlerinin saÄŸlamlığını kontrol etmek için ne gibi adımlar atabilir?
DW Türkçe’de yer alan habere göre, Ä°nÅŸaat Mühendisleri Odası (Ä°MO) 2. BaÅŸkanı Nusret Suna, bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığını anlama sürecinin üç ana parça ya da seçenekten oluÅŸtuÄŸunu belirterek, bunları “Bina Durum Ön DeÄŸerlendirmesi,” “Bina Performans DeÄŸerlendirmesi” ve “Riskli Bina Tespiti” olarak sıraladı ve detaylarını anlattı.
Özellikle deprem bölgelerinde ya da yakın şehirlerde yaşayanların arada sırada oturdukları yapıyı kontrol etmesinin önemine dikkat çekiliyor.
“Kolonlarda ve kiriÅŸlerde göze çarpan çatlaklar var ise bir mühendise danışsınlar. Bir de binaların bodrum katlarına girsinler. Bodrum katlarında hava sirkülasyonu az olduÄŸu için buradaki malzemelerde bozulmalar çok erken baÅŸlar.”
Rutubetli bölgede taşıyıcı elemana tabanında bakmak gerektiÄŸini, köşelerde verevli ve dokununca kabukları dökülen çatlaklar var ise korozyon baÅŸlangıcı anlamına geldiÄŸini anlatan Suna, “EÄŸer önlem alınmazsa bu bir kanser gibidir. Kanser hücresi gibi üstlere doÄŸru ilerlemeye baÅŸlar” diyor.
Suna, binalara ilişkin bir diğer önemli göstergenin kapıların açılıp kapanmamaya başlaması olduğunu söyleyerek, depremden bağımsız olarak çeşitli zamanlarda kendiliğinden çöken yapıları hatırlatıyor ve şöyle konuşuyor:
‘Kolonlardan sesler duyuyorduk, arada bir çatırtılar geliyordu. Sonra kapılarımız kapanmamaya baÅŸladı” gibi. Fayanslar da önemlidir, fayanslarımızın derz araları veya fayanslarınız kendi kendine çatlamaya baÅŸladı ise bunlar habercidir ve bir inÅŸaat mühendisine danışmak gerekir.”
Peki bir yapıya dair buna benzer olumsuz işaretler gözlemlendi ise ne yapmak gerekiyor?
Suna, bu tür endiÅŸeleri bulunan ya da binalarında bazı aksaklıklar olduÄŸundan şüphelenenlerin yaptırtabileceÄŸi ilk ÅŸeyin “bina durum ön deÄŸerlendirmesi” olduÄŸunu söylüyor.
Bina durum ön deÄŸerlendirmesi, binaya dair sadece dışardan gözleme dayalı bir ön izlenim edinme aÅŸaması olarak tanımlanıyor. Bu çerçevede binanın inÅŸaatına iliÅŸkin mimari, statik ya da zemin projeleri bulunup, gerçekten bunlara uygun olarak yapılıp yapılmadığı kontrol ediliyor. Tüm bu incelemelerin ardından ise “Bina Durum Ön DeÄŸerlendirme Raporu” hazırlanıyor.
Bina sahibinin ya da yönetiminin başvurusu üzerine yapılan bu değerlendirme sadece serbest inşaat mühendisi belgesine sahip kişiler ya da deneyimli uzman mühendislik büroları tarafından yapılabiliyor.
Suna, bu ilk aşamada mühendisin binaya ilişkin önerisini net olarak ortaya koyacağını söyleyerek, şöyle konuşuyor:
“Mesela der ki ‘bu bina beklenen bir depremde gerekli performansı gösterir.’ Bu tür yapılar zaten kendini ortaya koyar. EÄŸer projesine uygun yapıldı ve tahribatsız deneyde de beton kalitesi yeterli çıktıysa, zemin durumunu da deÄŸerlendirerek bu binada sorun olmaz diyebilir.”
Suna, mühendisin binaya dair tereddütleri bulunması durumunda ise “performans deÄŸerlendirmesi” isteyebileceÄŸini kaydediyor.
Bir binanın sağlamlığını ölçme sürecindeki ikinci aşama birinciye göre daha ayrıntılı incelemeler ve hesaplar içeriyor.
Yine bina sahibi ya da yönetiminin talebiyle, Ä°MO tarafından Ä°ÅŸyeri Tescil Belgesi verilmiÅŸ ve konusunda uzman mühendislik büroları tarafından yapılan bu deÄŸerlendirmede binaya ait projeler ve saha çalışmaları ile 2018 yılında çıkartılan Türkiye Bina Deprem YönetmeliÄŸi’nde belirlenen kriterler esas alınıyor.
Tüm katlardaki taşıyıcı sistem elemanlarından ve betondan numuneler alınmasının yanı sıra, zeminde sondaj yapılabiliyor. Ayrıca taşıyıcı elemanlarda sıyırmalar da yapılarak kullanılan demirin kalitesine bakılıyor.
Tüm bu ayrıntılı incelemelerin ardından bina için olası hasar seviyesinin kabul edilebilir seviyeyi aşıp aşmadığı tahmin ediliyor. Buna göre bina için hâlâ oturulabilir deniliyor veya hasar seviyesine göre güçlendirme yapılması ya da yıkılması öneriliyor.
Bina güçlendirmesi, bir binanın yıkılıp depreme dayanıklı şekilde yeniden inşa edilmesine gerek görülmeyen durumlarda tercih edilen iyileştirmeler olarak tanımlanıyor.
Peki bir binanın ikinci aşamada yani performans değerlendirmesi sonucunda güçlendirmeye mi yoksa yıkıma mı ihtiyacı olduğuna nasıl karar veriliyor?
“EÄŸer güçlendirme belli bir maliyeti geçiyorsa orada güçlendirme yapmak ekonomik deÄŸildir. Bu ölçü nedir? Bunun yazılı bir kuralı yok. Ama kabul görmüş deÄŸerlendirmeye göre güçlendirme masrafı bina maliyetinin yüzde 40’ı ya da yüzde 50’sine yakın ise ekonomiktir, güçlendirme yapılır. Bunun üstünde bir rakam çıkıyorsa bizim tavsiyemiz binanın yıkılıp yeniden yapılmasıdır.”
Suna, güçlendirmeye ya da yıkıma yine bina sahibinin karar vereceÄŸini ve ikisinde de özgür olduÄŸunu söyleyerek, ancak yıkım kararı verilmesi durumunda Türkiye’deki bazı imar sorunları nedeniyle eski hakların alınamayabileceÄŸine dikkat çekiyor. Suna, “EÄŸer bir bina bugün belli bir katta ve belli bir büyüklükte ise yıkıp yerine yenisi yapılmaya kalkıldığı zaman aynı imkân ve izinler bazen alınamıyor. Bu sefer kat malikleri arasında huzursuzluk baÅŸlıyor” diyor.