Halk TV’de program yapan Ä°nan Demirel, Özlem Akarsu Çelik ve halktv.com.tr’nin başında bulunan Haber Müdürü Pınar KeleÅŸ istifa etti.
Özlem Akarsu Çelik, gelen sorular üzerine Halk TV’den istifasının nedenlerini anlattı. Çelik, “212, habercilerin temel hakkıdır, medya patronları açısından zorunluluktur” dedi.Â
Editoryal bağımsızlık vurgusu da yapan Çelik, “Gazetecilikten gelmeyen medya patronları genel yayın yönetmenliÄŸine soyunmamalı, hasımlarını/hısımlarını bu iÅŸe karıştırmamalı ve haber merkezlerini yönetme iÅŸini mesleÄŸimizin saygın isimlerine bırakmalıdır” ifadesini kullandı.Â
Çelik, Twitter’dan yaptığı açıklamada ÅŸu ifadeleri kullandı:
“DeÄŸerli HALK TV izleyicileri, 1 Eylül 2022 tarihi itibariyle baÅŸladığım HALK TV Ankara TemsilciliÄŸi görevimden 6 Ocak 2023 akÅŸamı istifa ettim. Sizden gelen sorular üzerine açıklama yapmam zorunlu hale geldi. Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalından neden istifa ettiÄŸimi soruyorsunuz. Gerekçemin her zamanki gibi ilkesel olduÄŸunun bilinmesini isterim.
HALK TV’de gerek ekran yüzleri gerekse haberin mutfağında çalışan arkadaÅŸlarımızın olaÄŸanüstü emeÄŸine, fedakârlığına ve sabrına saygım sonsuz. Hepsine teÅŸekkür ediyorum. Onları töhmet altında bırakacak tek bir söz söylemem. Sizler gibi ben de meslektaÅŸlarımı izleyip okumayı sürdüreceÄŸim.
Bir büro kurmanın ve ekiple heyecanlı bir yolculuğa çıkmanın zorluklarını defalarca tecrübe etmiş bir gazeteci olarak istifa kararını, genç meslektaşlarımın hak ettiği koşullarda çalışması için aldım.
GazeteciliÄŸin ‘olmazsa olmaz’ları, 212 Sayılı Basın Kanunu’na tabi çalışmak ve editoryal bağımsızlıktır. Medya patronları açısından biraz daha maliyetli bir sigorta olduÄŸu için yıllarca 212’siz çalıştırılan gazeteciler, bugün milyonlarca EYT’li arasında. Ayrıca mevcut siyasi iktidar, 212’den kaynaklanan haklarımızı patronlarla iÅŸ birliÄŸi yaparak gasp etti. Geriye sadece yıpranma payı ve basın kartı hakkımız kalsa da 212, habercilerin temel hakkıdır, medya patronları açısından zorunluluktur.
Geçmişten bugüne medyada sendikal girişimlerin nasıl sertlikle engellendiği de bilinen bir olgudur. Toplumun her kesimindeki emekçilerin hak arayışını gündeme taşıyan bizlerin, kendi haklarına sahip çıkamayışı, kabul edilemez.
Gazetecilik kamu yararı yerine, bir patronun, belli siyasi ve ekonomik yapıların çıkarı gözetilerek icra edildiÄŸinde ülkenin ne hale geldiÄŸinin tanıklarıyız. Gazetecilikten gelmeyen medya patronları genel yayın yönetmenliÄŸine soyunmamalı, hasımlarını/hısımlarını bu iÅŸe karıştırmamalı ve haber merkezlerini yönetme iÅŸini mesleÄŸimizin saygın isimlerine bırakmalıdır. Aksi durumda, hukuksuzlukları hamasetle örtenlere ve kendisini alternatifsiz sanan tek insan yönetimlerine dönüşürüz. Saygılarımla…”
Dünyanın en gelişkin ve demokratik basın çalışma düzenlerinden birini getiren bu yasa, tuhaf bir sivil toplumcu anlayış ve liberal bozulma sonucu 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleriyle aynı kategoriye sokulan 27 Mayıs yönetimince 4 Ocak 1961 tarihinde çıkarılmıştır. Özetle bu yasaya göre, gazetecilere haklı nedenlerle iş akitlerini tek yanlı olarak ve ihbar ve kıdem tazminatlarını da almak kaydıyla feshetme hakkını tanıyor.
Kıdem tazminatına tavan sınırlaması koymuyor. Bu durumda gazetecinin haklı nedenle istifa etmesi ya da işvereni tarafından işten çıkarılması halinde ödemek zorunda olacağı yüksek tazminat, dolaylı olarak iş güvencesi sağlıyor.
Kıdemli bir gazeteciye yüksek tazminat ödemek istemeyen bir basın işvereni, iş akdini kolay kolay feshedemiyor. İş akdinin feshedilmesi halinde ödenecek tazminat bir tür işsizlik sigortası işlevi de gördüğünden gazetecinin mağdur edilmesi önleniyor. Yine bu yasaya göre, bir gazetecinin maaşını yasal sürede ödemeyen işveren, başvuru halinde her gecikme günü için yüzde 5 faiz ödemek zorunda kalıyor. Ayrıca, bir gazetecinin sarı basın kartı alabilmesi için de bu yasaya tabi olarak çalışması gerekiyor.
Gazeteciyi patronundan korumak
Bu yasanın gazeteciyi kendi işvereni karşısında nasıl koruduğu merak edilebilir. Bir örnekle bu merakı gidermek mümkün; diyelim ki patronu bir gazeteciye yalan ve gazetecilik ilkelerine aykırı haber hazırlaması için baskı yapıyor; bu durumda gazeteci görevi reddedip iş akdini tek yanlı olarak fesih yoluna gidebilir. Gazeteden ayrılması halinde, diğer iş kollarında olduğu gibi çalışma süresinden kaynaklanan tazminatları yanmaz, tam tersine, işten kendisi ayrıldığı halde hem kıdem hem de ihbar tazminatlarını tam olarak almaya hak kazanır.
Ayrıca, bir basın kuruluşunda beş yılını dolduran bir gazeteci, herhangi bir nedenle istifa ettiği taktirde bile, yine bu yasaya göre kıdem tazminatını (ihbar tazminatını değil) tam olarak alır. Dolayısıyla bu yasal haklar, gazetecinin kaderini patronun iki dudağı arasındaki bir kararın dışına taşır, onu işvereni karşısında da görece özekleştirir. Bunun yanısıra, 212 sayılı yasaya göre verilen sarı basın kartı sahiplerine tanınan ve yaklaşık üç yıl önce büyük ölçüde budanan haklar da; gazeteci için hem kişisel hem de mesleki bir koruma ve güvence sağlar.
Ä°lk bakışta ve yüzeysel bir deÄŸerlendirmeyle, bu yasanın saÄŸladığı haklar bir ayrıcalık olarak görülebilir. Nitekim, basın patronları ve onların sözcüleri, yasanın getirdiÄŸi “ayrıcalıklı” konumun (sıkı durun) “eÅŸitlik ilkesi”ne aykırı olduÄŸunu belirterek deÄŸiÅŸtirilmesin istiyorlar. Evet, sözkonusu düzenleme sadece gazeteciler için geçerli olan bir tür imtiyaz yasasıdır. Ancak, bunun böyle olması da son derece yerinde, doÄŸru ve toplumsal fayda bakımından gerekli ve adildir.